Loading
Blog

Bir ülkenin dış kaynaklardan elde ettiği -karşılığını daha sonradan ödemek üzere- ve ekonomik gücünü artıran para birimi veya teknolojik fırsatları ifade eder. Ülkelerin mevcut kaynakları ile yapabileceği yatırımlar sınırlı, yerli tasarrufların oluşturduğu ülke kaynakları ise yetersiz kaldığı zamanlarda, gerekli olan ilave kaynak ihtiyacı dış tasarruflarla, başka bir deyişle yabancı sermaye ile karşılanmaktadır.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD: Organisation for Economic Co-operation and Development) tarafından yapılan yabancı yatırım tanımlaması şu şekildedir; yabancı yatırımcının şirketin dağıtılmayan ve yeniden yatırıma dönüştürülmek üzere şirkete aktarılan kazançlardaki payı, yabancı yatırımcının nakdî veya aynî sermaye olarak uzun ya da kısa vadeli olarak hisse senedi veya borç senedi alması, şirkete yabancı yatırımcı tarafından sağlanan borçlar, yabancı yatırımcı tarafından nakdi olmayan makine ve üretim haklarını devralması ve yabancı yatırımcı tarafından şirkete sağlanan ticari ve diğer nitelikteki krediler.

Türk Kambiyo Mevzuatı dikkate alındığında ise; 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununa göre yabancı yatırım “Yurt dışından getirilen; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nca alım satımı yapılan konvertibl para şeklinde nakit sermaye, şirket menkul kıymetleri (devlet tahvilleri hariç), makine ve teçhizat, sınaî ve fikri mülkiyet hakları, Yurt içinden sağlanan; yeniden yatırımda kullanılan kâr, hâsılat, para alacağı veya mali değeri olan yatırımla ilgili diğer haklar, doğal kaynakların aranması ve çıkarılmasına ilişkin haklar, gibi iktisadi kıymetler aracılığıyla; yeni şirket kurmayı veya şube açmayı, menkul kıymet borsaları dışında hisse edinimi veya menkul kıymet borsalarından en az %10 hisse oranı ya da aynı oranda oy hakkı sağlayan edinimler yoluyla mevcut bir şirkete ortak olmayı, ifade eder.” Biçiminde tanımlanmıştır.

Yabancı sermaye, yatırımın yapıldığı ülkeye çok çeşitli faydalar sağlayabilir. Şöyle ki; yabancı sermaye ile ülkeye yeni teknolojiler getirilmiş olur. Yeni istihdam alanları açılır. Belirli malların ülkede üretilmesi yoluyla yaşam standardı yükseltilir. Ülkede hakim olan iş idaresi ve yönetim anlayışı değişerek dünyaya uyum sağlar.

Bir ülkeye yatırım yaparken yabancı sermaye yatırımcısının çeşitli amaçları vardır. Bunlar; kâr sağlamak, kalkınmakta olan ülke piyasasına girerek bu ülke piyasasını elinde tutmak, kalkınmakta olan ülkedeki ham maddeleri kontrol altında tutup bunları işleyerek dünya piyasasına sürmektir.

Yabancı yatırımcı, kendi ülkesi dışındaki bir başka ülkeye yatırım yapabilmek için öncelikle bu ülkede belirli şartların gerçekleşmesini arar. Bunlar, ekonomik mali ve siyasi istikrar; vergi, ticaret ve rekabet politikası, hükûmetlerin yabancı sermaye ve özel girişim hakkındaki olumlu tutumları, yatırım teşvikleri, gelişmiş fizikî altyapı, kâr ve sermaye transferinin güvenceli ve kolay olması, iş gücünün ucuzluğu, piyasa hacmi, liberal dış ticaret rejimi, idarî prosedür, işlemlerin kolaylığı ve çabukluğu, hukuk ve yargı düzeninin güvenilirliği, yabancı sermayenin ticarî olmayan risklere karşı korunması ve uyuşmazlıkların çözümünde milletlerarası tahkimin yargı yolu olarak kabul edilmesi gibi hususlardır.

Yabancı sermaye yatırımlarının şekilleri: Doğrudan yabancı yatırım, bir ülkede tüm yatırımları yapan veya o ülkedeki bir veya daha fazla şirketle ortaklık şeklinde ortak yatırım yapan bir veya daha fazla uluslararası yatırımcıyı ifade eder.

Doğrudan yabancı yatırımcı, yatırım yaptığı ülkede kalıcı yatırım yapan, o ülkenin fiziki şartlarından ve iş riskinden etkilenen, her türlü kur riskini taşımak zorunda kalan kimsedir. Ayrıca doğrudan yatırımlarda personel ve ekipmanın koruma altına alınması gerekir. Seyidoğlu’nun tanımlamasına göre doğrudan yabancı yatırımlar; “Bir şirketin üretimini, kurulu bulunduğu ülkenin sınırlarının ötesine yaymak üzere ana merkezinin dışındaki ülkelerde üretim tesisi kurması veya mevcut üretim tesislerini satın alması” şeklindedir.

Risk unsuru; dolaylı yatırımcı risk durumunda yatırımını çekip diğer portföy yatırımlarına transfer edebilir. Denetim unsuru; doğrudan yatırımcı şirketin denetimi ve idaresinde etkilidir. Portföy yatırımcısı olarak gelen yabancı yatırımcı o ülkenin iş ve kur risklerini taşımadığı gibi, istemediği veya beğenmediği anda parasını alıp çıkıp gidebilir.

Portföy yatırımcısı ev sahibi ülkede personel istihdam etmediği ve ekipman getirmediği için bunların korunmasına da gerek yoktur. Portföy yatırımcısı doğrudan yatırımcının taşıdığı riskleri taşımadığı için 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu kapsamı dışında tutulmuştur.

Doğrudan yatırımı, dolaylı yatırımdan ayıran bir diğer unsur ise, doğrudan yabancı yatırımlar büyük ölçüde çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır.

Portföy yatırımı Türkiye’de ikamet etmeyen kişiler veya kuruluşlar tarafından ülkede finansal zenginlik elde etmek için yürütülen çeşitli faaliyetlere denir. Kısaca menkul kıymet yatırımı; yabancıların tahvil, hisse senedi ve benzeri menkul kıymetler gibi menkul kıymetlere yatırımı olarak tanımlanabilir.

Kırankabeş’in çalışmasında ise portföy yatırımı “Portföy yatırımları, bir yabancı ülkede çıkarılan hisse senedi ve tahvillerin uluslararası sermaye piyasalarından satın alınması yoluyla yapılan yatırımları ve böylece sermayenin bir ülkeden diğer ülkeye gitmesini ifade etmektedir” şeklinde tanımlanmıştır.

Yabancı yatırımlara ilişkin Türk mevzuatı: Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi için yukarıda belirtilen şartların gerçekleştirilmesine yönelik olarak mevzuatımızda da birtakım değişiklikler ve yenilikler yapılmıştır.

Türk hukukunda yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin iki tip düzenleme mevcuttur. İç hukuk düzenlemeleri ve uluslararası anlaşmalar. Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin 50 kadar uluslararası anlaşmaya imza koymuş ve bu anlaşmalar TBMM’de onaylanmıştır.

Bu anlaşmalar, Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki yabancı yatırımların teşvik edilmesini ve korunmasını hedeflemektedir. Türk hukukundaki iç düzenlemeler ise temel olarak iki farklı şekilde gerçekleşmektedir.

Birincisi, 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’dur. Bu kanun, Türkiye’de yatırım yapan yabancı yatırımcılar için adil ve eşit bir yatırım ortamı sağlamak, yabancı yatırımları teşvik etmek ve mevcut yatırımların önündeki engelleri kaldırmak amacıyla düzenlenmiştir.

İkincisi ise, Türk Ticaret Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu gibi genel düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler, yabancı yatırımcıların Türkiye’deki faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen hükümler içermektedir.

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Türkiye’deki yabancı yatırımları desteklemek ve düzenlemek amacıyla bir çerçeve sunmaktadır. Bu kanun kapsamında, yabancı yatırımcıların haklarının korunması, yatırım süreçlerinin basitleştirilmesi ve yatırımcıların yerli yatırımcılarla eşit muamele görmesi sağlanmaktadır.

Türkiye’deki yabancı yatırım mevzuatı, uluslararası standartlara uygun olarak hazırlanmış ve zaman içinde değişen ihtiyaçlara göre güncellenmiştir. Bu durum, Türkiye’nin yabancı yatırımcılar için cazip bir pazar haline gelmesini sağlamıştır.

Bunun yanı sıra, Türkiye’nin birçok uluslararası yatırım anlaşmasına taraf olması, yabancı yatırımcıların haklarının uluslararası hukuka uygun bir şekilde korunmasını sağlamaktadır. Bu anlaşmalar, yatırımcıların yatırımlarını güvence altına alarak yatırım ortamının şeffaflığını artırmaktadır.

Sonuç olarak, yabancı sermaye yatırımları, bir ülkenin ekonomik kalkınması ve büyümesi için önemli bir unsurdur. Türkiye’de yabancı yatırımların teşvik edilmesi ve korunması için oluşturulan mevzuat, yabancı yatırımcıların Türkiye’de daha güvenli ve cazip bir şekilde faaliyet göstermesine olanak tanımaktadır.