logo

Blog

Ön Ödemeli Konut Satışlarında Sözleşmeden Dönme Hakkında Değişiklik

23 Ocak 2017 tarihli 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 684 sayılı KHK ile Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun’un ön ödemeli konut satışına ilişkin 45.maddesi değiştirilmiştir. KHK’nın
söz konusu 8.maddesi yayımlandığı tarihte yürürlüğe girmiştir. KHK ile yapılan değişik ile; ön ödemeli
konut satışlarında, tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden devir veya teslim tarihine kadar var
olan sözleşmeden dönme hakkı; sözleşme tarihinden itibaren yirmi dört aya kadar olan süreyle
kısıtlanmıştır. Böylece artık, tüketiciler herhangi bir gerekçe göstermeden, ancak sözleşme tarihinden
itibaren yirmi dört aya kadar olan süreyle sözleşmeden dönebileceklerdir. KHK ile yapılan ikinci
değişiklik sözleşmeden dönme halinde ödenmesi gereken tazminatlara ilişkindir. Eski düzenlemede
uyarınca; Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı; konutun satışı veya satış vaadi sözleşmesi
nedeniyle oluşan vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme
bedelinin yüzde ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebiliyorken yeni düzenlemeyle Sözleşmeden
dönülmesi durumunda satıcı; konutun satışı veya satış vaadi sözleşmesi nedeniyle oluşan vergi, harç
ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme tarihinden itibaren ilk üç ay için
sözleşme bedelinin yüzde ikisine, üç ila altı ay arası için yüzde dördüne, altı ila on iki ay arası için
yüzde altısına ve on iki ila yirmi dört ay arası için de yüzde sekizine kadar tazminatın ödenmesini
isteyebilecektir. Konuya ilişkin olarak KHK ile yapılan son değişiklik sözleşmeden dönülmesi
durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgenin
dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren tüketiciye geri verilmesine ilişkin sürede
yapılmıştır. Önceki düzenlemede satıcı tarafından tutar ve belgelerin geri verilmesinin en geç doksan
gün içinde yapılacağı öngörülmüşken, yeni düzenleme uyarınca bu süre en geç yüz seksen gün olarak
değiştirilmiştir. Sonuç olarak; son dönemde devlet tarafından tüketicilere sağlanan imkanların yanında,
satıcıların da haklarının korunması ve mağdur edilmemesi gerektiği bir gerçekliktir. Bu doğrultuda,
tüketicinin korunması hakkında yapılan değişikliklerle satıcı–tüketici hakları dengesi gözetilmeye
çalışılmıştır.